Kendini bir yere ait hissetmek, rutine girmek, güven duygusu... Çocukların dinginliği için ... Var tabii artık bizim de ritüellerimiz...
Her sabah, Leningradskoe Shosse 'ye çıkan son ışıklarda, 30 Numaralı tramvayların, üzerine karikatür çizilmiş olanına rastlarsak , okula geç kalmadığımızı anlıyoruz...
Hafta içi mutlaka bayat ekmekleri biriktiriyoruz ki, haftasonu yürüyüşe çıktığımızda, kuş evine bırakabilelim...
Tabii her ritüeli herkes sevmek zorunda değil, mesela Tverskaya'ya her gidişimizde "4 katlı oyuncakçı" сказка (skazka) 'yı ziyaret etmek gibi... Adeta ciğerciye kedi sokmak Onur sözkonusu olduğunda...
ve Nazım'ın mezarını ilk ziyaret ettiğimizden ve hemen ardından Sevdalı Bulut'u okuduğumuzdan beri de , artık gece duamız yenilendi...
Göz renkleri, cinsiyetler ve uykunun getirildiği yerler - ki bu konuda Onur her gece yaratıcılığının sınırlarını zorluyor- revize edilmek suretiyle ...
Uyu dünya güzelim uyu,
Sana bahçelerden getirdim uykuyu
Ela gözlerinde yapraklar yeşil yeşil,
Uyu dünya güzelim uyu
Uyu mışıl mışıl, ninni...
Uyu dünya güzelim uyu,
Sana yıldızlardan getirdim uykuyu,
Koyu mavi kadifeden,
Uyu dünya güzelim uyu ...
Yüreğimdir başucunda bekleyen...
Ninni...
aslında bi süre sonra anlıyorsun ki...yani sanırım... bu ritüeller insanı hayata bağlayan,dolayısıyla beklenti içine sokan ve de amaçlarına ulaşmayı kolaylaştıran.ya da yaşadığın yeri çekilir yapan,ortama uyumu kolaylaştıran...ve sanki bu ritüller oluştuğu anda aidiyet süreci başlıyor..başucunda bekleyen yüreğin de bu döngünün bir parçası değil mi sanki;)
YanıtlaSilMerhaba,
YanıtlaSilBen de uzun zamandir disaridayim, Ebru'dan yazdigin yaziyi okudum. Ayni zamanda, ayni konuda ve ayni formattaki bloglardan yazmisiz, ne guzel bir tesaduf, degil mi? Benim de blogumun linki asagida, belki ilgini cekebilir.
Moskova'da iyi sanslar!
Aydede-Nil
pardon, iste benim blogum :D
YanıtlaSilhttp://benimgozumdendunya.blogspot.com/