22 Kasım 2010 Pazartesi

bu sefer sıra annede...


Hep Ferhan ve Onur dedim buraya kadar ama, bir de annelik hallerimin haricinde yaşadığım bir Moskova var... Bu bölümü kendimi izlenimlerimi  paylaşmaya ayırıyorum.

Sıkmadan , uzuuun uzun Ruslar şöyleymiş, Rusya böyleymiş diye girişmeden... Buyrun bakalım...














5 Kasım 2010 Cuma

aidiyet duygusu ve ritüeller

Kendini bir yere ait hissetmek, rutine girmek, güven duygusu...  Çocukların dinginliği için ... Var tabii artık bizim de ritüellerimiz...
Her sabah,  Leningradskoe Shosse 'ye çıkan son ışıklarda,  30 Numaralı tramvayların,  üzerine karikatür çizilmiş olanına rastlarsak , okula geç kalmadığımızı anlıyoruz...
Hafta içi mutlaka bayat ekmekleri biriktiriyoruz ki, haftasonu yürüyüşe çıktığımızda, kuş evine bırakabilelim...
Tabii her ritüeli herkes sevmek zorunda değil, mesela  Tverskaya'ya her gidişimizde   "4 katlı oyuncakçı" сказка  (skazka) 'yı ziyaret etmek gibi... Adeta ciğerciye kedi sokmak Onur sözkonusu olduğunda...
ve Nazım'ın mezarını ilk  ziyaret ettiğimizden ve hemen ardından Sevdalı Bulut'u okuduğumuzdan beri de , artık gece duamız yenilendi... 
Göz renkleri, cinsiyetler ve uykunun getirildiği yerler  - ki bu konuda Onur her gece yaratıcılığının sınırlarını zorluyor- revize edilmek suretiyle ...


Uyu dünya güzelim uyu,
Sana bahçelerden getirdim uykuyu
Ela gözlerinde yapraklar yeşil yeşil,
Uyu dünya güzelim uyu
Uyu mışıl mışıl, ninni...


Uyu dünya güzelim uyu,
Sana yıldızlardan getirdim uykuyu,
Koyu mavi  kadifeden,
Uyu dünya güzelim uyu ...


Yüreğimdir başucunda bekleyen...


Ninni...

3 Kasım 2010 Çarşamba

Biz burada 29.Ekim'i bu sene böyle kutladık

Bu sene , her zamankinden farklı bir 29. Ekim oldu Ferhan ve Onur için. Türkiye'den ayrılışımızın 2. ayında, ilk kez eski arkadaşlar biraraya geldiler, hasret giderdiler.
4 günde 4 mevsim yaşandı...

Sanırım bizimkiler için en eğlencelisi Cumartesi günü yağan kar oldu... İşte 29. Ekim haftasonundan kareler :


Kardan adam yapamasak da...



Manej'de kukla ve oyuncak sergisi...


ama arkadaşlar gelir de, kadeh tokuşturmamak olur mu...


uzuuun bir günün sonunda sıcak, köpüklü banyo ve uyku...

onur'un hatlarının karışması durumu

Ferhan'ın neden burada olduğumuz, bunun sürekli olmayacağı, İstanbul'daki evimize ne olduğu gibi konularda kafa karışıklığı yok. Herşey gayet net onun için.

Onur ise yaşı gereği , henüz bu değişimi kafasında belli bir yere oturtmuş değil. Şöyle sorular ve yorumlarla karşılaştığım oluyor:

"Anne biz hala Türk'üz değil mi?"
"Anne, İstanbula gidelim çünkü ben balkonda kırmızı arabamı unutmuştum onu almam gerek (Araba taşınırken anne tarafından , aman bu eski püskü şeye gerek yok artık, hem unutmuştur zaten diyerek atılmış bile)"
ya da,
"Anne, televizyonu Türkçeye çevirir misin? " gibi...

Ama bunlardan daha da önemlisi, bir süredir çok kendi içimizde devinip durduğumuz için, artık Türkiye'de bıraktığımız hiç kimseyi görmeyecek miyiz? Bu mu artık bizim hayatımız altyazısına sahip yorumları üzüyordu beni oğlumun...

Ta kiii, Moskova evimize ilk misafirlerimiz gelene kadar! Harika bir 4 gün geçirdik her birimiz arkadaşlarımızla...

Sonunda Onur bile Rusya maceramızın , hayatımızda kısa süreli bir yer değiştirmeden ibaret olduğunu anladı .

Hatta misafirlerimiz gittikten sonra, 2 aydır ilk kez,  haftabaşı uyanıp da her zamanki "okul var mı bugün" sorusuna yanıtım  evet olunca , "tamam, kalkayım ben " demiş olması , bir mihenk taşıdır bizim için...