14 Ekim 2010 Perşembe

gelişimiz...

Bu durumda , daha somut bir giriş yapayım. 

Gelişimiz oldukça şanslı bir iklimde oldu. Uzun ve çok çok sıcak bir yazdan bunalmış olarak,  sorbe kıvamında güneşli bir havada bulduk kendimizi. Ferahladık...
Ancak bu ferahlık çok uzun sürmedi ve yaklaşık 3 gün içinde normal koşullarda Türkiye ‘ de kışın göbeği olarak tarif edebileceğim soğuk bir sonbahar ve ardından ciddi bir soğuk kucakladı bizi... Bu daha birşey değil dediler, ve bu günlerde de kanıtlanıyor bu... 
Eşyalarımızın gelişinin çok gecikmesi ve geldiklerinde karşılaştığımız manzara sebebiyle bizi çok çok yıpratan ilk üç haftayı çoktan aştık, hatta bir asır kadar uzak hissediyoruz artık... .

Kendimizi "ev"de hissetmeye başlayalı çok oldu.  Bizi evden daha mutlu eden şey ise, şehrin her yerinde devasa , temiz ve çok güzel parklar olması... Ve bir tanesi de apartmanımızdan çıkar çıkmaz hemen önümüzde uzanıyor...
Bizim parkımız...

Sincaplar ve kuşlar ile tanıştık,  bir de su sıçanlarıyla... Ferhan'ın Ratatouille ve Despero 'yu  seviyor olması , benim su sıçanları ile ilgili duygularımı değiştirmiyor...

Onur da  ısrarla aslında köstebek olmadığını iddia ediyor - sanırım korkuyor! .Zaten görmedik de ama olsa bile    gürültümüz sebebiyle hiçbir zaman da ortaya çıkmayacağını anlatamıyorum tabii... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder